Salih Baba, Üstadı Muhammed Sâmi Hazretleri’nin sohbetlerini kaçırmamaya gayret eder. Yunus Emre, Niyazi Mısrî ve Kuddusî Baba gibi büyüklerin hikmetli şiirlerinden beyit ve kıtaların okunmakta olduğu sohbethânede Aktar Hacı İbrahim Ağa: “Efendim, bizim kolun büyüklerinde de şâirler olsaydı da onların şiirlerini okuyup kendi usul ve adabımızın safası ile feyziyâb olsaydık.Sizde bir şeyler yazsaydınız.” deyince
Muhammed Sâmi Hazretleri: “Oğlum, bu bir himmet ve zuhurat işidir. Şiiri bizim Salih bile söyler...” buyurarak eli ile de arka taraflarda gizlenecek yer arayan Salih Usta'ya işaret edince, Salih'in derûnu, bilip duymadığı acaip bir varidat ile dolarak hemen o anda irticalen şiir söylemeye başlar ve yine o anda "fena"ya kavuşur.
Bu varidatı, vehbî hâl ve ilimle söylediği şiirleri, Muhammed Sami Hazretleri'nin: - “Yeter Salih…” demesine kadar devam edip tamamlanmış ve bu emirden sonra da başladığı gibi kesilmiştir.
BİR LEYLANIN MECNUNUYAM CANAN İLİNİN CANIDIR
Bir dilberin meftunuyam bu can anın kurbânıdır
"Sebu'l-Mesânî"dir yüzü nutk-ı Mesîhâ'dır sözü
Nûr-ı Muhammed'dirözü ol nefha-i Rahmâni'dir
Arş-ı muazzam başıdır hem "Kabe kavseyn" kaşıdır
Ol akl-ı evvel cûşudur "kün" emrinin fermanıdır
Âşıkların sevdâsıdır ariflerin me'vâsıdır
Sâlihlerin Leylâsıdır kâmillerin seyrânıdır
Bahrü'l-hayât peymânesi hem gevher-i dürdânesi
Şems-i Huda pervanesi cümle maâdin kânıdır
Aşk u muhabbet hanesi âlem anın dîvânesi
Hep cümle hüsnün anesi bir Yûsuf-ı Kenan'ıdır
Gâhî seçerden söyler ol gâhî hacerden söyler ol
Gâhî beşerden söyler ol bir mantık-ı burhanıdır
Cevlân eder bu arada bir pertev-i nûr-ı Huda
Şeyhim Muhammed Sâmî de ol dilber-i ruhanidir
Her kim ki tuttu destini soyundu varlık postunu
Buldu hakîkat dostunu bildi bu dünya fânîdir
Budur recâsı âsînin göster yüzün leylâsının
Salih dâim Mevlâ'sının hem kulu hem kurbânıdır.
SÖZ İLE BİR KALBE DOĞMAZ LEDÜNNİ
Söz ile bir kalbe doğmaz ledünni
Bütün azaları dil olmayınca
Nefs-i emmârenin bilinmez fendi
Gönül şehri bahr-ı Nîl olmayınca
Söz ile bulunmaz bir sâdık muhîb
Derde düşmeyince aranmaz tabîb
Her bir şükûfeye konmaz andelîb
Madem ki içinde gül olmayınca
Her bir âşık vâsıl olmaz yârına
Berdâr olmayınca vuslat darına
Pervâne-veş düşüp aşkın nârına
Mansur gibi yanıp kül olmayınca
El çek mâsivâdan bırak bu câhı
Râz-ı derûnundan eylegil âhı
Cânân illerinin açılmaz râhı
Varıp bir kâmile kul olmayınca
Pîr-i Sâmî gibi sâhib-irşâdı
Bulup kapısında kılak feryadı
Hiç birimiz bulamazık necatı
Bizim delîlimiz Ol olmayınca
Salih bu sözlerin yalan olamaz
Her beşer süratli insan olamaz
Her bir kimse ehl-i irfan olamaz
Kırk yerden yarılmış kıl olmayınca
DERUNUN DERDİNİ HER YERDE AÇMA
Derûnun derdini her yerde açma
Sabr eyle bu yolda olmagıl ilhâh
Gizle esrarını meydâna saçma
Her yerde açılıp olma sen şerrâh
Râh-ı müstakimi bırakma elden
Evradı ezkârı terk etme dilden
Sıdk ile kulluk et cân u gönülden
Çok feth-i bâb eyler Ol Ganî Fettâh
Bir tabîb-i hazık Lokmana yürü
Cân u ten derdine dermana yürü
Pîr-i Sâmî gibi sultâna yürü
O'dur kalbimizi eyleyen ıslâh
Eğnime giymişem gam libâsını
Murg-veş beklerem ten yuvasını
Şalih'em çekerem aşk belâsını
Âhir bu derd beni eylemez iflah
GELİN EY YAR-I SADIKLAR
Gelin ey yâr-ı sâdıklar
Bu meydân-ı muhabbettir
Bütün cem olsun âşıklar
Bu meydân-ı muhabbettir
Pirimiz Sâmî Hazrettir
Gelin dergâha dervişler
Kılalım zevk ü cünbüşler
Huda'nındır kamu işler
Bu meydân-ı muhabbettir
Şefîimiz Muhammed'dir
Çalındı mahşerin Sûrı
Göründü Ahmed'in nün -
Bezendi cümleten huri
Bu meydân-ı muhabbettir
Bu bir ıyd-1 meserrettir
Kuralım halka-i zikri
Kamu bir edelim fikri
Kılalım hamd ile şükri
Bu meydân-ı muhabbettir
Tarîk-i ehl-i iffettir
Teveccühe gelin ihvan
Kuruldu halka-i Rahman
Açıldı ravza-i rıdvan
Bu meydân-ı muhabbettir
Bu bir uzmâ-yı nimettir
Erişti Hazret-i Sâmî
içirdi bizlere camı
Kamu mestetti ağlâmı
Bu meydân-ı muhabbettir
Sülük ehline hayrettir
Erişti şeyh-i memdûhı
Şifâ-yâb etti mecrûhı
Beraber evliya rûhı
Bu meydân-ı muhabbettir
Kamusu ehl-i vahdettir
Erişti Sidre'den cânân
Bileşince kamu gılmân
Dayansın işbu Erzincan
Bu meydân-ı muhabbettir
Temâşâgâh-ı hikmettir
Erişti Hazret-i Tâgî
Dağıttı ieşker-i zâgî
Kurup dergâha otağı
Bu meydân-ı muhabbettir
Dü çeşmi nûr-ı Ahmed'dir
Hakîkat şemsi râhıdır
Velîler cilvegâhıdır
Füyûzatı İlâhîdir
Bu meydân-ı muhabbettir
Dahi sırr-ı nübüvvettir
Menem Salih şecî'âne
Girip aşk ile meydâne
Getirdim koçu kurbâne
Bu meydân-ı muhabbettir
Şarâb-ı aşk-ı Hazrettir
HAKİKAT ŞEHRİNDE BİR GÜZEL GÖRDÜM
Hakîkat şehrinde bir güzel gördüm
Bir göreni göremedim ne çâre
Sevdâ-yı aşkından yanıp kül oldum
Bir bilen yok soramadım ne çâre
Bir zaman bekledim Leylâ dağını
Bir zaman bekledim gül budağını
Bir zaman bekledim yâr otağını
Vâsıl-ı yâr olamadım ne çâre
Andelîbin işi âh u zâr olur
O nasıl güldür ki tezce hâr olur
Bir gönül kul olur gâh hünkâr olur
Ben bu sırra eremedim ne çâre
Bir gülün ki hân vardır yâr demem
Kansız dîdelere âh u zâr demem
Yüzünü görmeden yârim var demem
Ben bu yâri bulamadım ne çâre
Niceleri yâr der gönlü binada
Niceleri yâr der gönlü zinada
Nicesinin gönlü bey'ü şirâ'da
Bu yâr kimdir bilemedim ne çâre
Duydum ki yârimin yeri Kâf imiş
Dillerde söylenen kuru lâf imiş
Aslını sorarsan "nün" u "kâf" imiş
Pâyine yüz süremedim ne çâre
Meded Pîr-i Sâmî bir gör hâlimi
Bu Salih'e çok ettiler zulümi
Aç vuslat perdesin göster gülümi
Çok ağladım gülemedim ne çâre